OBEZİTE NEDİR? TEDAVİSİ NASIL OLMALIDIR?


OBEZİTE NEDİR?

Obezite; sağlığı bozacak ölçüde yağ dokularında anormal (hiperplazik) ve aşırı miktarda (hipertrofik) yağ birikmesidir. Bu tanım, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ ne aittir. Vücut yağ ağırlığının ve miktarının artması beraberinde birçok kronik hastalığa sebep olmaktadır.  Kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon gibi hastalıklar bunlardan birkaçıdır.

Obeziteyi belirlerken ve değerlendirirken bazı parametreler kullanılır. Bunlardan bir tanesi Beden Kitle İndeksi’ dir. Bu değer, kilonun boyun karesine bölünmesi ile bulunur. Çıkan sonuca göre kişinin şişmanlık derecesi saptanır. Ancak obezite tanısını koymak için bu parametre yeterli değildir. Biyoelektrik empedans analiz yöntemini de kullanmak daha doğru bir sonuç verir. Bu yöntem düşük enerji akımıyla toplam vücut yağının ölçümüdür.  Elektirik akımına karşı yağın suya karşı daha az geçirgenliğine bağlı olarak yağ-su oranları tespit eden bir yöntemdir..




Beden Kitle İndeksi (BKI – kg/m2)


Vücut Ağırlığının Durumu
18.5’dan
Zayıf
18.5-19.9 
Normal kabul edilebilir (ince)
20-24.9 
Normal
25-29.9 
Toplu (Hafif şişman)
30-34.9
I. Derece Şişman
35-39.9
II. Derece Şişman
40 ve üzeri 
III. Derece Şişman


                TEDAVİSİNDE İZLENECEK YOL



Obezite tedavi gerektiren bir hastalıktır. Obezite tedavisi multidisipliner yaklaşımı gerektirir. Yani bir ekip işidir. Ekipte doktor, diyetisyen, psikolog ve spor uzmanı olmalıdır. Kilo problemi olan kişi önce doktor muayenesinden geçmelidir. Doktor, tedavi öncesi yapılması gereken tahlilleri ister ve bunları değerlendirir. Gerekli gördüğü medikal tedaviyi uygular. Diyetisyen kişinin günlük beslenmesini düzenler. Tıbbi beslenme tedavisi uygular. Bu tedavi, kişinin kilosuna, hastalıklarına, yaşına, boyuna, cinsiyetine ve yaşam tarzına göre hazırlanır. Psikolog bu süreçte kiloya neden olan hatalı davranışları tespit eder, bunlara yardımcı olur, tedavi sırasında çıkabilecek problemler, bıkkınlıklar üzerinde kişiye destek verir. Spor uzmanı da hastalıkları ve kişisel özellikleri göz önünde bulundurarak kişiye uygun bir spor programı oluşturur.

Böyle bir zayıflama programında bir kişinin haftalık kilo kaybı 0-5 -1 kg arası olmalıdır. Bu kilo kaybını sağlayacak olan diyetler düşük enerjili olmamalıdır. Düşük enerjili diyetler hızlı kilo kayıplarına sebep olur. Ancak bu kayıp kişide hasarlara sebep olur. Yağ kaybı yerine kas kaybı gibi… Bununla beraber hızlı kilo kaybı daha sonra hızlı bir şekilde hızlı kilo alımına sebep olur. Çünkü kişinin vücudu, düşük enerjiye alıştığından alması gereken enerjiyi aldığında kilo alma eğilimi artar.

Bu noktada önemli olan kişinin yaşam tarzını değiştirmesi, doğru beslenme alışkanlıkları edinmesidir, aynı zamanda yaşam şekline uygun düzenli bir fiziksel aktivite ile bunu destekleyerek Kaliteli Yaşam sağlanmasıdır.




Dyt. Elif Erdin Yıldız

ANNEMİN BOL VİTAMİNLİ ÇOK LEZZETLİ SALATASI


MALZEMELER:

Brokoli (istediğiniz kadar)
Karnabahar (istediğiniz kadar)
2 orta boy havuç
1 büyük boy nar
Dörtte bir bağ dereotu
Dörtte bir bağ maydanoz
3 küçük boy kivi

Sos için:
3-4 orta boy limon
1 çay kaşığı tuz
3-4 diş dövülmüş sarmsak
İsteğe bağlı miktarda pul biber
4 çorba kaşığı zeytin yağ


YAPILIŞI:
Önce tüm sebzeler akan su altında iyice yıkayın.
Brokoli, karnabahar ve havuçları ayrı ayrı kaplarda haşlayın. Dereotu ve maydanozu ellerinizle küçük küçük ** koparın. Narları tane tane ayıklayın. Kivileri küp küp irice doğrayın. Sonrada tüm malzemeleri karıştırın.

Sosu kapalı bir kavanozda hazırlanmış bir şekilde 20-30 dakika bekletin. Sosu salatayı servis etmeden hemen önce dökün.

Dikkat:

1) Sebzeleri haşlarken az su içinde ve ağzı kapalı bir şekilde haşlayın. Vitamin kaybı olmasın.
Düdüklü tencerede haşlamak vitamin kaybını önlemek açısından daha iyi bir yoldur. Varsa onu kullanın.
2) **Doğranan sebzeleri bıçakla değil elinizle doğrayın ki metal değmesine bağlı vitamin kaybı olmasın.


DİYABET VE BESLENME


DİYABET VE BESLENME

Diyabet, vücudun glikouzu (şekeri) gerektiği şekilde kullanmaması ve buna bağlı kanda yükselmesiyle birlikte böbreklerin bu yükselmiş şekerin geri emilimini sağlayamaması ve idrara kaçması olarak tanımlanabilir.

Bir diğer değişle diayebet, pankreastan salgılanan insülinin yetersiz olması ya da insülinin hücre içine girişinde dirençle karşılaşması sonucu kandaki şekerin yükselmesi ile ortaya çıkan kronik bir hastalıktır.


Genel anlamda 2 tip diyabet vardır:

Tip 1 Diyabet: Pankreas yeterli insülini üretemediği zaman ortaya çıkan tablodur. Genellikle çocuklarda ve ergenlerde daha sık görülür. İnsüline bağımlı diyabet de denir.

Tip 2 Diyabet: İnsülin, vücutta normal ya da normalden fazla miktarda üretilmesine rağmen; glikozu, hücrelere kullanmaları için iletemez. Genellikle 40 yaş üstü bireylerle daha sık görülmekler birlikte bazen kilolu ergenlerde de görülebilir.



İNSÜLİN nedir?
Pankreasın beta hücrelerinden salgılanan bir hormondur. İnsülinin görevi glikozun hücrelere girişini sağlayarak kandaki şekerin seviyesi düşürmek ve normal seviyeye getirmektir... Glikoz hücrelerde enerji kaynağı olarak kullanılır. Yani bizim enerji üretmemize yardımcıdır.
Tip 1 Diyabette yukarıda da belirtildiği gibi pankreas yeterli miktarda insülin üretemez ve glikoz gerektiği gibi hücre içine giremez ve enerji elde edilemez. Hücre içine giremediği için kanda seviyesi yükselir.
Bunun nedenleri genetik olabildiği gibi pankreasa zarar veren virüsler de olabilir. Ayrıca kişinin bağışıklık sisteminin kendisine karşı geliştirdiği alerjik durum da Tip 1 DM ye sebep olabilir.
Tip 2 Diyabette ise insülin pankreastan salgılanır. Ancak hücrelere girerken bir dirençle karşılaşır. Bu direnç yüzünde insülin glikozu hücre içine sokamaz ve enerji eldesinde aksaklık olur ve gene glikozun kandaki seviyesi yükselir. Yani kan şekeri yükselmiş olur.
Tip 2 DM nin nedenleri ise genetikle birlikte ileri yaş (25 üstü), kilo, sedanter yaşam (hareketsiz), stres, hipertansiyon, gebelikte görülen diyabet şeklinde sıralanabilir.



Diyabet isek nasıl beslenmeliyiz?

1)      Kan şekeri değerlerimizi takip altına almalıyız.
2)      Günlük beslenme planınızın size özel olarak kalorisinin hesaplanması gerekir.
3)      Günlük kalori hesabı yaşınıza, cinsiyetinize ve fiziksel aktivite düzeyinize göre ayarlanmalıdır.
4)      Günde 3 ana ve 2-3 ara öğün şeklinde az az ve sık sık beslenmeliyiz.
5)      Kesinlikle öğün atlanmamalıdır.
6) Beslenme planınızın yaklaşık % 60’ ı karbonhidratlardan gelmelidir. Bu karbonhidratların **glisemik indeksi düşük olmalıdır. (Çavdar ekmek, tam buğday ekmek, bulgur gibi)
7)   Az yağlı besinler tüketilmelidir. Yağ türü olarak sıvı yağlar kullanılmalıdır. Zeytinyağ, balık yağı gibi.
8)   Margarin, kuyruk yağı, kızartma, sucuk, salam, krema gibi yağlı besinlerden uzak durulmalıdır.
9)    Tuz alımızı azaltılmalıdır.
10)  Alkol ve sigaradan uzak durulmalıdır.
11)   İdeal ağırlıkta olunmalıdır.
12) Protein alımına dikkat edilmelidir. Önerilen düzeyin üstüne çıkılırsa ilerde böbrek problemleri yaşanabilir.
13)   Posalı besinler tercih edilmelidir.
14)  Tatlı, hamur işi, şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır.
15)   Kişiye uygun doktor kontrolünde fiziksel aktivite yapılmalıdır.
16) Meyve suyu yerine meyvenin kendisi yenilmelidir. Mümkünse kabuklu yenilebilenler kabuklu yenilmelidir. Meyve suyu kan şekerini meyvenin kendisine göre daha hızlı yükseltir.
17) Ara öğünlerde meyve tüketirken meyveyi tek başına yemeyin. Meyve yanında süt-yoğurt veya kepekli ürünler (galeta, grisini, bisküvi) tüketiniz. Ara öğününüzün glisemik indeksini düşürmüş olursunuz ve tok kalma sürenizi uzatmış olursunuz.
18)  Günde en az 5-7 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.
19)  Öğünlerde yemeğinizle birlikte öğünün glisemik indeksini düşürmek için salata tüketilmelidir.
20)  Haftada 2-3 kez kurubaklagil yenilmelidir.
21)  Haftada 2-3 kez balık yenilmelidir. Hiçbir et türü kızartılmamalı, ızgara, fırında ya da haşlama olarak pişirilmelidir.
22)  Haftada 2 kez yumurta yenilmelidir. Kolesterol probleminiz yoksa diyetisyen – doktor kontrolünde daha fazla da yenilebilir.

Diyabette beslenme tedavisinin amacı aşağıdaki parametrelerin uygun seviyelerini sağlamaktır. Ancak öncelikle önemli olan düzenli olarak doktor kontrollerine gitmektir.

Açlık kan şekeri: 70-120 mg/dl
Tokluk kan şekeri:<140 mg/dl
HbA1c : <%6
Total kolesterol:  < 200 mg/dl
LDL kolesterol : < 100 mg/dl
Trigliserit : < 150 mg/dl

**Glisemik indeks: Bir besinin yemekten sonra kan şekerini yükseltme hızına denir.
Glisemik indeksi düşük gıdalar tercih edilmelidir. Örneğin: Kurufasulye, nohut, mercimek, elma, bulgur, tam buğday ekmek, çavdar ekmek, portakal gibi. Kan şekerini hızlı yükselten besin hızlı düşürürken bunun tam tersi yavaş yükselten yavaş düşürür. Buna bağlı tokluk süreniz değişir.

            Dyt. Elif Erdin Yıldız  

SEBZE YEMEĞİ SEVMEYENLERE: SARMSAKLI YOĞURTLU SEBZE CÜMBÜŞÜ


MALZEMELER:
1 orta boy patates
1 orta boy kabak
2 orta boy havuç
5-6 diş sarmsak
2 su bardağı yoğurt
1 tatlı kaşığı salça
Biraz pul biber
1 tatlı kaşığı sıvıyağ
(2 kişilik)

YAPILIŞI:
Sebzeleri küp küp irice doğrayın. Patatesi ayrı bir kapta olacak şekilde sebzelerin tümünü haşlayın. 2 diş sarmsağı kenara ayırın. Diğerlerini haşlanan sebzelerin içine atın. Sebzeler haşlanırken diğer tarafta 2 diş sarmsağı dövün ve yoğurtla karıştırın. Haşlanan sebzelerin üzerine yoğurdunuzu dökün.



**Üzerine koyacağınız sos: 1 tatlı kaşığı salça, 1 tatlı kaşığı yağ ve yarım çay bardağından biraz fazla suyu bir tavaya koyun. İstediğiniz kadar pul biber ekleyin. Hepsi birbiri ile iyice karışıncaya kadar pişirin. Ancak yağı yakmayın.


1 porsiyonu 275 kalori.

Dikkat:

1) Sebzeleri haşlarken az su içinde ve ağzı kapalı bir şekilde haşlayın. Vitamin kaybı olmasın.
Düdüklü tencerede haşlamak vitamin kaybını önlemek açısından daha iyi bir yoldur. Varsa onu kullanın.

2)** Bu tarz sosları hazırlarken lütfen yağı yakma, kızdırma işlemi yapmayın. Sosta kanserojen madde oluşumuna sebep olursunuz.


KIZIMIN ÇOK SEVDİĞİ HAVUÇLU KEK


MALZEMELER:

4 yumurta
3 orta boy havuç
1 su bardağı zeytin yağ
2 su bardağı un
20 adet ceviz
1 pkt kabartma tozu
1 pkt vanilya
3 tatlı kaşığı tarçın

YAPILIŞI:

Yumurta ve şekeri çırpın. Un, kabartma tozu, vanilya ve tarçını karışım şeklinde bir kaba hazırlayın. Sonra bu karışımı, yumurta ve şekere ekleyin. Ancak kekinizin daha iyi kabarmasını istiyorsanız bu karışımı kaşık kaşık koyup çırpın. Önce 1-2 kaşık koyun sonra çırpın. Bu şekilde karışım bitene kadar devam edin. Sonra 1 su bardağı zeytin yağ ekleyin, tekrar çırpın. En son ceviz ve havuçları ekleyin ve karıştırın. Yağlanmış kek kalıbına koyduktan sonra fırında 175 derecede pişirin. Afiyet olsun.

1 dilim havuçlu kek:  418 kkal

Kalorisi yüksek ama lezzetli bir kektir. Tabii böyle kalorili bir lezzeti ne yazik ki sık tüketmek doğru değildir. Ayda 1-2 kez özel bir günde; güzel bir pazar kahvaltısında ya da arkadaşlarla ikindi çayında afiyetle yiyebiliriz.



MUTFAĞIMIZIN RENGİ: SEBZE VE MEYVELER





Sebze ve meyvelere uygulanacak saklama pişirme ve hazırlama yöntemleri vitamin ve mineral kaybı açısından çok önemlidir. Bu nedenle mutfakta onlara hassas davranmalıyız.

1)      Sebze ve meyveler, öncelikle çiğ olarak tüketilmesi tercih edilmelidir.
2)      Soyulması gerekiyorsa mümkün olduğunca ince soyulmalıdır. Birçok vitamin ve mineral, sebze ve meyvelerin özellikle dış yapraklarında, kabuğunda veya kabuğunun hemen altındaki kısımlarda bulunur. Meyvelerin yenilebilen kabuklarını soymayın.
3)      Sebze ve meyveleri akan suda iyice yıkayınız.


4)      Sebzeleri pişirmeden hemen önce ve büyük parçalar halinde kesmek gerekir. Yüzeyle az temas vitamin kaybını azaltır.
5)      Yeşil yapraklı sebzelerin su oranı çok yüksektir. Bu nedenle suyu koruyabilen derecelerde hiç su koymadan veya susuz pişirilebilir. Sebze yemeğine ne kadar su konursa vitamin kaybı o kadar fazla olur.
6)      Sebze ve meyveleri pişirirken tencerenin kapağı kapalı tutulmalıdır. Böylece buhar kaybolmayacak ve pişme süresi kısalacaktır. 
7)      Sebze, haşlama yapılacağı zaman, suyunu dökmeyin. Az suda ya da buharda haşlayın. Haşlanırken, sebzede bulunan suda eriyen vitaminler suya geçer. Haşlama suyu dökülürse bu vitaminlerden faydalanılamaz.

8)      Sebzelerin pişirme suyu çorbalara, yemeklere ve soslara eklenebilir.
9)      Sebzeler kavurma işlemi uygulamayın. Az suda pişirme yöntemini kullanın. Tüm sebzeleri çiğden tencereye koyun, yemeğin yağını pişmesine yakın ilave edin.
10)  Sebzeleri yemeği pişirmeden hemen önce doğrayın. Vitamin kaybının (özellikle C vitamini) olmaması için bekletme yapmayın.
11)  Sebzeleri pişirirken kızartma işlemi uygulamayın. Bu şekilde sebze çok yağ çeker. Birkaç kez kullanılan yağda karsinojenler (kansorejen madde) oluşur.
12)  C vitamini kaybını önlemek için dilimlenmiş meyveleri ve sıkılmış sularını bekletmeden tüketin. Ama öncelikle tercihiniz meyvenin suyunu değil kendisini tüketmek olmalıdır.


13)  Çimlenmiş patateslerde kabuğa yakın kısımda bulunan ve zehirleyici etkisi bulanan solanin (bir alkaloid) maddesi miktarı artar. Bu nedenle patates çimlenmekten korunmalıd›r. Aşırı çimlenmiş patatesler tüketilmemelidir. Solanin zehirlenmesi sindirim sistemi bozuklukları, terleme ve halsizlik vb bulgularla ortaya çıkar.   


MUTFAĞIMIZDA SÜT!!!




1)      Çiğ sütten yapılmış peynir ve açık süt tüketilmemelidir. Pastörize veya UHT süt tercih edilmelidir.
2)      Pastörize ve UHT sütlerin tüketilemeden önce kaynatılmasına gerek yoktur.
3)      Eğer güvenilir bir kaynaktan çiğ süt alınacaksa sütün kaynatılma işlemi çok önemlidir. Sütün az kaynatılması sütte bulunan mikropların tamamını öldürmez. Sütün çok kaynatılması vitamin kaybına neden olur. Sütün kaynama noktasına geldikten sonra 5 dakika süresince kaynatmak daha sağlıklı bir yoldur.
4)      Sütten elde ettiğimiz yoğurdun yeşilimtrak suyunun dökülmemesi gerekir. Bu su, vitamin B2 vitamini açısından zengindir.
5)      Süt potansiyel riskli bir besindir. Buzdolabı dışında en fazla 2 saat bekletilebilir. Ağzı kapalı UHT ya da pastörize süt son kullanım tarihine kadar üzerinde belirtildiği şekilde saklanmalıdır.
6)      Hazır satın alınan yoğurtların kapları boşaldıktan sonra, tekrar kullanılmamalıdır. Çöpe atılmalıdır.
7)      Sütlü tatlıları pişirirken şekerin ocaktan indirmeye yakın eklenmesi gerekir. Eğer başta eklenirse tatlının protein değerinin azalmasına neden olmaktadır.
8)      Tarhana; yoğurt, un veya yarmanın karıştırılıp mayalandırılması ve kurutulması ile elde edilen çok değerli bir besindir. Kurutma işlemi güneşte yapılırsa vitamin B2, B6 ve folik asit değerlerinde büyük ölçüde kayıp olur. Bu nedenle gölgede, üzeri ince bir bezle örtülerek veya fırınlarda kurutulmalıdır. Fırında kurutmak için tarhana küçük parçalar halinde fırın tepsilerine serilmeli, eğer fırın derecesi ayarlanamıyorsa fırının ağzı açık olarak ısı artışı kontrol edilmelidir.

MUTFAĞIMIZDA ET!!!



Mutfağımızda tükettiğimiz etler; büyük ve küçük baş hayvanlar, kümes hayvanlarının etleri ve balık ve kabuklu deniz ürünlerinden oluşur. Soframızda yediğimiz çok fazla et çeşidi vardır. Bunlardan bazıları: Koyun, keçi, sığır, tavuk, balık vs.


Peki bu etler soframıza gelene kadar nasıl saklanmalı, hazırlanmalı ve pişirilmeli?


1)      Veteriner kontrolünden geçmiş etler tüketilmelidir. Kaçak kesilmiş etler hastalık etkenleri taşıyabilir, iyi pişirildikten sonra tüketilmelidir.
2)      Güvenilir yerlerden satın alınmalı, hemen tüketilmeyecekse soğukta veya dondurucuda saklanmalıdır.
3)      Satın alırken, et, tavuk, balık gibi potansiyel riskli besinlerin 4-4,5 derecede depolandığından emin olunmalıdır.
4)      Etlerin, yapısının elastik olmasına dikkat edilmelidir. Renk, koku ve görünümünün normal olmasına dikkat edilmelidir.
5)      Kıyma satın alırken, çekilmiş olanı değil; sizin yanınızda  o anda çekilen et olmasına dikkat edilmelidir.
6)      Balık alırken; kendinde has kokusunun olmasına, pullarının parlak ve gözlerinin berrak ve hafif kabarık olmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca solungaçları kapalı ve koyu kırmızı renkte olmalıdır.
7)      Dondurulmuş et alınacaksa – 18 derecede depolandığına dikkat edilmelidir.
8)      Dondurulmuş besinleri alışverişinizin sonunda ödeme yapmadan hemen önce almaya dikkat edin.
9)      Ambalajlı besinleri satın alırken mutlaka etiket bilgilerinin okunmalıdır. (üretim tarihi, son kullanma tarihi, üretim izni vb.)
10)  Çiğ et, tavuk ve balıkların ayrı ayrı paketlerde ve saklama kaplarında muhafaza edilmesi gerekir. Buzdolabının en soğuk yerinde saklanmalıdır.
11)  Çapraz bulaşmayı önlemek amacıyla çiğ etler ile pişmiş etlerin ayrı raflarda saklamak gerekir. Pişmiş etler üst raflarda (ağzı kapalı), çiğ olanları alt raflarda olmalıdır.
12)  Çiğ etlerin (kümes hayvanları, balık vs) damlayan sularının kesinlikle diğer yiyeceklerden teması engellenmelidir. Bunlar mümkünse dondurucuda saklanmalıdır.
13)  Başta çiğ tavuk olmak üzere et, balıkla temas eden tüm araç-gereçlerin, yüzeylerin, her kullanımdan sonra deterjanlı su ile iyice yıkanıp dezenfekte edilmelidir.
14)  Etlerin mutfakta hazırlama aşamasında buzdolabının dışında en fazla 2 saat bekletilebilir. 2 saatten fazla kalanlar güvenli değildir.
15)  Dondurulmuş etlerin; buzdolabı sıcaklığında (+4derece), orijinal ambalajı içinde akan soğuk su altında ya da mikro dalga fırınlarda çözdürülmelidir.
16)  Bir kez çözdürülmüş et tekrar dondurulmamalıdır.
17)  Terbiye edilmiş etler ve et ürünleri ağzı kapalı bir şekilde buzdolabında bekletilmelidir.
18)  Pişen yemekleri 2 saatten fazla oda sıcaklığında bekletilmemelidir.
19)  Yemekleri pişirme sıcaklığı bakterinin ölebileceği sıcaklığı ulaşmasına dikkat edilmelidir. (65 derece ve üzeri)
20)  Sıcak bir yemek asla buzdolabına konulmamalıdır. Hızla soğuttuktan sonra 2 saat içinde, soğumuş bir şekilde dolaba kaldırın.
21)  Artan yemekleri küçük porsiyonlar halinde ağzı kapalı bir şekilde buzdolabına kaldırılmalıdır. Tekrar ısıtmak istediğinizde iç sıcaklığının 75 derece olmasına dikkat edilmelidir.
22)  Etlere kızartma, tütsüleme gibi pişirme yöntemleri uygulanmamalıdır. Haşlama, ızgara buğulama, fırında pişirme gibi yöntemler kullanmalıdır.
23)  Etler, kömür veya direkt ateş üzerine koyularak pişirilmemelidir.
24)  Izgara yapıldığında yanan ateş üzerinde değil, alevler söndükten sonra köz ateşinde pişirme işlemi yapılmalıdır. Etle ateş arasında en az 7 cm ideal olarak 10 – 15 cm mesafe olmalıdır.
25)  Protein içeriği yüksek olan etleri çok yüksek sıcaklıklarda 300 dereceden fazla, uzun süre pişirme işlemi uygulanmamalıdır.
26)  Salam, sucuk, sosis gibi besinler nitrit ve nitrat gibi maddeler içerir. Bu maddeler,  saklama ömrünün uzatılması için kullanılır. Ancak tüketildiği takdirde midede nitrozamin adındaki karsinojenlere dönüşür.  Bu tarzı gıdalar tüketilecekse de yanında C vitamininden zengin besinler (salata türleri, limon, portakal suyu vs.) tüketilmelidir.
27)  Etin zengin kaynak olduğu protein ve demir etin suyunda değil, yapısında yer alır. Bu nedenle etin suyundan ziyade kendisi tüketilmelidir


OBEZİTE VE BESLENME

makale yazı yazı

BESİN GRUPLARI



1) Tahıl Grubu
2) Et, yumurta, kurubaklagil
3) Süt ve süt ürünleri
4) Sebze ve meyveler
5) Yağ ve şekerler

HASTALIKLARDA BESLENME

DİYABET VE BESLENME

..........

SAĞLIKLI BESLENME


SAĞLIKLI BESLENME

Beslenme; büyüme ve gelişme, sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürebilme amacıyla gerekli besin öğelerinin yeterli miktarda alınıp, vücutta kullanılmasıdır. Bu durum, kişinin yaşına, cinsiyetine, genetik ve fizyolojik özelliklerine göre değişkenlik gösterir. Yani kişinin beslenme şekli bireye özgü olmalıdır. Kişilerin beslenme alışkanlıkları; psikolojik, sosyolojik ve ekonomik durumlarına göre değişkenlik gösterir. Fakat yeterli ve dengeli beslenmede temel kurallar vardır. Kaliteli bir yaşam sürebilmek ve hastalıklardan korunmak için bunlara dikkat etmek gerekir.

Günlük beslenmede tüm besin gruplarından almak gerekir.

Besin grupları;

1)      Süt ve Ürünleri
2)      Et ve Ürünleri, Yumurta, Kurubaklagiller
3)      Ekmek ve Tahıl grubu
4)      Sebze ve Meyveler
5)      Yağ ve Şekerler

Her bir besin grubunun vücudumuz için farklı farklı faydaları vardır.

Süt grubu; kalsiyumun en iyi kaynağıdır. Bu grupta, süt, yoğurt, peynir gibi besinler yer alır. Kalsiyum kemik sağlığımız açısından önemli bir minerallerdir. Günlük beslenmemizde belirli miktarda alınması gerekir. Bu nedenle bu gruptaki besinlerden, günde 2 porsiyon tüketilmesi gerekir. Bir büyük su bardağı süt ya da yoğurt + 2 kibrit kutusu peynir gibi.

Et grubu; protein, demir ve B vitaminlerin iyi kaynağıdır. Bu grupta et türevleri, yumurta ve kurubaklagiller yer alır. Bunlardan biri ya da birkaçı günde 2 porsiyon şeklinde alınmalıdır. 1 adet yumurta yenildiğinde yarım porsiyonu alınmış demektir.

Sebze ve meyveler, iyi bir C vitamini kaynağıdır. Bu gruptan günde 5-7 porsiyon tüketmemiz gerekiyor. Porsiyon miktarlarını ayarlarken her renk ve türden olmasına dikkat etmek gerekir.

Ekmek ve tahıl grubu; temel enerji kaynağımızdır. Ekmek, makarna,  şehriye, pirinç, bulgur, kuskus vb. gıdaların hepsi bu gruba dahildir. Bu gruptan, günlük 4-6 porsiyon kadar tüketmek gerekir.

Yağ ve şekerler de enerji kaynağıdır. Ancak bunların tüketim miktarı çok daha önemlidir. Fazlası gereksiz enerji kaynağına dönüşür ve beraberinde kilo problemini getirir. Şeker tüketimini sınırlandırmak gerekir. Yağ tüketimi de günde 20 – 30 gr  (2-3 silme yemek kaşığı ) kadardır.

Günlük beslenmemizde besin gruplarının her birinden belirli miktarlarda alınması gerekir. Birinden az diğerinden fazla alındığında dengesiz beslenme görülebilir. Bunun sonucunda da  VİTAMİN VE MİNERALLERDEN doğru ve yeterli bir şekilde faydalanamıyoruz demektir. Vitamin ve mineraller vücuttaki birçok biyokimyasal olaylarda kullanılır. Aynı zamanda eksiklikleri birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olur.

Besin grupları dışında sağlıklı beslenmede SU TÜKETİMİNİN de önemi çok büyüktür. Besinlerin sindirimi, dokulara taşınması, hücrelerde kullanılması sonucu oluşan zararlı atıkların atılması ve vücut ısısının düzenlenmesi için gereklidir. Vücutta bütün kimyasal olaylar çözelti içinde oluştuğundan, vücutta yeterince su bulunması yaşam için zorunludur.

POSA ALIMI, fiziksel ve fizyolojik fonksiyonları, sindirim sistemindeki farklı etkileri nedeni ile beslenmede önemli bir yer tutmaktadır. Diyet posası vücutta sindirilmez ancak görevi çok önemlidir. Yeterli posa alımı ile kanser, diyabet ve kalp hastalıkları gibi birçok hastalıktan korunmuş oluruz. Günlük alınması gereken miktar 25 – 30 gramdır.

Sonuç olarak, SAĞLIKLI BESLENME denilince birçok faktör rol oynamaktadır. Her türlü besin ve besin öğesinin, yeterli miktarda ve uygun bir şekilde günlük beslenmemizde yer alması gerekmektedir. Bu durum yaşam kalitemizin artması ve hastalıklardan korunmamız için büyük önem taşımaktadır.


                                                                           
Dyt. Elif Erdin Yıldız